(Video) Gerçek Alparslan Türkeş, CIA ajanı bir Kripto Yahudiydi.




Türkçülüğün başında bir Kripto Ermeni'nin ne işi olabilir? Devlet Bahçeli'nin kütüğüne bakıldı, soyundaki Ermenilere ulaşıldı...



Kendi milletvekilinin Cumhurbaşkanlığına aday olmasını kuvvet/şiddet kullanarak, mecliste eşkiyalık yaptırarak engelleyen... Kendi partisindeki Müslüman milliyetçileri saf dışı edip eleyen ve Alevileri de "Aleviyim!" diyerek kandırıp oylarını alan Devlet Bahçeli'nin gerçek kimliği artık ispat edildi... O bir Ermeni ajanı...

****

Devlet bahçeli iktidar olmak için değil MHP'yi kontrol altında tutmak için var.

Sevgili Ülküdaşlarım.. Şimdi yazacaklarıma eminim inanamayacaksınız. Çünkü ben de ilk duyduğumda inanamamıştım. Adana Nüfus Müdürlüğü’nden emekli olan bir uzak akrabamı yaptığım ziyarette, Devlet BAHÇELİ ve ailesi hakkında inanılmaz şeyler söylemişti. O zaman son derece safkan bir ülkücü olan ben, bütün bunları peşinen reddetmiş ve o nüfus memuruna, -bir şey yapamazdım çünkü yaşını başını almış olgun biriydi- sert çıkıp, ülkücü harekete düşman olduğunu, bu tür uydurma şeyleri ulu orta yerde söylememesi gerektiğini ifade etmiştim. Adamın dedikleri yenilir yutulur şeyler değildi. Ancak bir süre sonra tekrar karşılaştığımızda, ileri sürdüğü iddaaların kanıtlarının artık elinde olduğunu eğer onunla beraber evlerine gidersem bana teker teker kanıtlayacağını söylemişti. Adamın iddiasına göre BAHÇELİ ailesi çok karışık bir nesebe sahipti. Ailesinden ERMENİ’den YAHUDİ’ye kadar bir çok soy karışımı olmuştu… Merakımı yenemedim ve adamla beraber evlerine gittim.

Sonra gördüklerime inanamadım. Eminim siz de inanamayacaksınız.

‘Şimdi okuyacaklarımı inanılmaz bulacaksını ama dediklerimde haklı olduğumu anlayacaksın’ dedi yaşlı nüfus memuru. Yüzüne anlamsız ifadelerle baktım. Hala bu herifin Ülkücü Harekete bir kastının olduğuna inanıyor ve attığı iftiraya karşı doyurucu açıklama yapamazsa bizzat cezasını ben kendi elimle orada verecektim.

Bir tomar silik fotokopi kağıdı çıkardı adam. Masaya geçip yanına oturmamı söyledi… Eline aldığı belgeleri sakin sakin inceleyip mırıldanarak konuştuktan sonra hepsini kendince alt alta sıraladı. Ve hazır olduğunu ifade eden bir işaret yaptı. Başlıyordu anlatmaya.

DUYDUKLARIMA İNANAMIYORUM

‘Bak evlat’ dedi, “Devlet BAHÇELİ; Salih ve Samiye oğlu 1948 Osmaniye-Hasanbeyli nüfusuna kayıtlı.”

Bunda şaşıracak bir şey yoktu, genel başkanımızın doğum bilgilerini MHP’nin tüm arşivlerinde bulmak mümkündü. Tatmin olmayan gözlerle baktım adama. Devam etti:

“Anne Samiye BAHÇELİ… Ökkeş ve Melek kızı. 1341 Osmaniye-Hasanbeyli nüfusuna kayıtlı. Samiye hanımın kızlık Soyadı KIRIKKANAT… Osmaniye Merkez nüfusuna kayıtlıymış. Annesi Melek Hanım: Melek KIRIKKANAT: Hacı Hüseyin ve Melek kızı. 1318 Osmaniye – Merkez nüfusuna kayıtlı.”

Sabrım tükeniyordu. Bu rakamlar ve yıllar hiç bir anlam ifade etmiyordu. Yani, annesinin ve anne annesinin kızlık soyadlarını bilmek marifet değildi ki?

Yaşlı adamın susacağı yoktu.

“Şimdi dedesine bakalım” dedi yaşlı adam:

“Ökkeş KIRIKKANAT: Halil-Emiş’ten olma Osmaniye Merkez kayıtlı.”

“Ve bu kısım tamam, acele etme evlat sakin ol ve dikkatini dağıtmadan beni dinle”

Ama benim sabrım kalmamıştı:

“Şimdi sıra babasının soy kütüğünü takip etmekte” diyerek alttaki kağıdı çekti ve okumaya başladı:

“Baba Salih BAHÇELİ: Turan ve Ayşe’den olma. 1320 Osmaniye-Hasanbeyli nüfusu.

Dikkatini şimdi çekerim, dedesinin soy ismine dikkat et:

Yani babaennesinin babasının soyundan Dede Turan SOYLU: Ahmet ve Raziye’den olma 1278 Osmaniye Merkezine kayıtlı. Yani BAHÇELİ ailesinde SOYLU soyismine rastlarsak şaşırmayalım ve devam edelim.

Yeğen Ülker BAHÇELİ: Turan ve Muhterem’den olma. 1958 Osmaniye-Hasanbetli nüfusuna kayıtlı.

Ülker hanım evlenince soyismi ÇERÇİ oluyor.

Ve karışıklık başlıyor:

Lyudmyla ÇERÇİ: Mikola, Tetyana’dan olma. 1977 Osmaniye Merkez’e kayıtlı.”

İşte buna inanmam mümkün değildi. Ancak ihtiyarın elinde tuttuğu kütük fotokopisinde her şey kayıtlıydı. Devlet BAHÇELİ’nin yeğenleri ERMENİ olamazdı, bunana inanmam çok zordu… Hatta ağırıma gitmişti. Nüfus memurunun yüzüne ters ters baktım ama onun susacağı yoktu.

“İstersen Anne tarafını takip edelim biraz da:

Nezihat SOYLU: Süleyman ve Fatma’dan olma, 1941 Osmaniye Merkez kayıt.

Nezihat hanım evlenince soy ismi ne oluyor dersin:?”

Yaşlı adamın suratına “nerden bileceğim” sorusunu sorarmış gibi baktım. Cevabı hazırdı:

“BOZDUĞAN… bak Nezihat BOZDUĞAN’ın kaydı işte burada:

Nezihat BOZDUĞAN: Anne adı: Fatma, baba adı: Süleyman. Doğum tarihi: 1941… İşte Osmaniye Merkez’deki nüfus kaydı.” Sustu yaşlı adam, bir sigara yaktı. Sanki çok önemli bir şey açıklar gibi canımı yakan cümleleri kullanmaya başladı:

“Coron Catherine BOZDUĞAN kimdir dersin? Robert ve Hilda’dan olma 1969 doğumlu Osmaniye Merkez nüfusuna kayıtlı?...”

Cevabını bilmediğim bir soruydu. Robert, Hilda, Catherine… Bunlar ancak Kemal DERVİŞ’in soy kütüğü olabilirdi. Liderimle ne ilgisi vardı ki?

“Moda tabirle Devlet Bahçeli’nin kuzen çocukları bunlar delikanlı. Dikkatini çekerim, kuzenleri büyük ülkücü, Türkçü liderinin!”

susmak bilmiyordu adam:

“Bu Catharine hanım sonra Ufuk Beyle evlendi. Ve Cem isminde bir çocukları oldu. 2001 yılında hem de.” Altlardan bir kağıt çekti.

“İşte bak onun kaydını da buldurdum bizim emektar dostlardan. O günün doğum tutanaklarında bir BOZDUĞAN daha vardı delikanlı. Sıla BOZDUĞAN., Ama ilk adı ELVİN konulmuştu çocuğun. O da 2001 doğumlu ve Osmaniye Merkez kayıtlı.”

Nefesim tıkanmış, sesim kısılmıştı sanki. Neler saçmalıyordu bu adam. Ama ben istemiştim ve o da susmak bilmiyordu:

“Hadi anne tarafının izini sürmeye devam edelim. Biliyorsun Devlet bahçeli’nin annesinin kızlık soyadı KIRIKKANAT. İstersen Osmaniye Merkez’deki akrabalarına bir bakalım.

İşte bak Süheyla hanım Mesela. Süheyla KIRIKKANAT; İsmail ve Cemile’den olma 1949 doğumlu Süheyla Hanımdan. Süheyla Hanım sonra Hatay’a aktarmış kaydı. Reyhanlı Nüfus memurluğunu araştırırsan, Süheyla Hanım’ın gerçek soy isminin HIZAL olduğunu göreceksin. Ve bu ailenin çocuklarına koydukları isimlere bakalım:

Guse Selis HIZALl; Mehmet Fırat ve Seyhan Sönmez görünüyor ebeveyn.

Enver Jan HIZAL. Nadiye ve Fırat’ın iki yaşındaki oğulları. Yine Hatay Reyhanlı nüfusuna kayıt ettirmişler.”

Beynim kitlenmişti artık. Yaşlı adama durmasını söyledim. Bana bakıp gülümsedi, ‘İnanmıyordun ama bak görüyorsun’ dedi. Kağıtları bir tarafa bırakıp bana çay getirdi. Sonra oturup devam etti.

“Bu HIZAL ailesinde Sabiha hanım önemli bir isim. 1941 doğumlu, İslam bey ve Hava Hanımdan olma. Ne güzel isimler değil mi? tam müslüman gibi. Bak bakalım Sabiha Hanım’ın soy ismi neye dönüşüyor: Sabiha APİŞ!!!

Hadi şimdi bu Apiş’lerin peşine düşelim bakalım bizi nereye çıkaracak…

Meryem APİŞ; Ahmet Bekir, Faize, 1949, Hatay-Reyhanlı..

Meryem Hanım’ın da soy ismi değişiyor, ŞAPSO oluyor.

MERYEM ŞAPSO: Ahmet Bekir, Faize, 1949, Hatay-Reyhanlı..

Bak şimdi bu ŞAPSO ailesi nasıl dönüp dolaşıp bahçeli’nin anne tarafının bir kolu olan BOZDUĞAN’lar ile birleşecek. Dümdüz okuyorum dikkatle dinle:

Aysun ŞAPSO: Ali Hikmet ve Elmas’tan olma, 1960 doğumlu, Hatay-merkez

Aysun SAVAŞ: Ali Hikmet ve Elmas’tan olma, 1960 doğumlu, ama kütük değişiyor bu sefer; Balıkesir-Manyas nüfus Müdürlüğü’ne kayıtlı.

Evlilik filan değixl üstelik. İçinden çıkılmaz bir durum, çünkü Aysun hanımın ablası Hülya hanımın soy ismi evlenene kadar SAVAŞ, sonra ALTUNDAĞ oluyor.

Bak sen de gör:

Hülya SAVAŞ: Ali Hikmet, Elmas, 1955 Balıkesir-Manyas.

Hülya ALTUNDAĞ: Ali Hikmet, Elmas, 1955, Mardin Ömerli’ye kayıtlı.

İstersen burada kütük bilgilerini detaylandırayım. Çünkü şimdi lazım olacak. Hülya Hanım’ın cilt no’su: 2, Hane No’su: 81.

Aynı cilt ve hane numarasında bir başka isim söyliyeceğim sana, yine Mardin Ömerli’den…

Hikmet ALTUNDAĞ: Hıdır, Sabiha, 1952, Mardin Ömerli kayıtlı.

Bu Hikmet ALTUNDAĞ soy isminde küçük bir değişiklik yapıyor sonra: ALTUNDAĞ iken ALTINDAĞ oluyor. Ve bu iki soy isim sonra birleşiyor BAHÇELİ VE ALTINDAĞ’lar yani..

İşte böyle ilginç bir çember üzerinde geziniyor Devlet BAHÇELİ’nin kökeni evlat!”

Yorulmuştum ve kafam karışmıştı. Açıkçası daha dinlediklerimi tam sindirmeden yeni isimlere hazmedemezdim. İzin istedim, bana nereye gittiğimi sordu, daha anlatacakları varmış. Ertesi gün geleceğime söz verip ayrıldım. Sizi bilmem ama ben şok olmuştum, gece boyu böylesi bir mutlak davanın liderinin bu kadar karışık bir aileden gelmesini içime sindirememeye başlamıştım. Nasıl olur Devlet BAHÇELİ’NİN YEĞENLERİ DENEBİLECEK İNSANLARIN NEREDEYSE TAMAMI Ermeni ya da Hıristiyan isimleri alabiliyordu.???

ERTESİ GÜN YAŞADIĞIM ŞOK DAHA DA BÜYÜDÜ!

Yine emekli nüfus memurunun gecekondu mahallesindeki evinin kapısındaydım. Dünkü gerilimli saatlerden sonra bu sefer beni güleryüzle karşıladı. Belli ki hazırlık yapmıştı. Hemen masaya geçtik ve anlatmaya başladı:

“Bugünkülere hiç inanmayacaksın belki ama madem başladık anlatıp bitireyim. Amca kızına bakalım:

SERPİL BAHÇELİ: Salih; Saniye’den olma 1946 Osmaniye-Hasanbeyli’ye kayıtlı.

Serpil hanım’ın yeri soy ismi nedir biliyor musun: FETTAHOĞLU!

Bu FETTAHOĞLU ailesinde AKSAY VE ÇANGA soyadları önemli. Bak şimdi bu zincir bizi nereye çıkaracak:

AYŞE NEZİHE ÇANGA: Mustafa ve Fatma’dan olma, 1936 Adano-kozan nüfusuna kayıtlı. Nezihe hanım’ın esas soy ismi ÇAMURDANOĞLU. Hatta sonra OĞLU kısmın çıkartıyorlar sadece ÇAMURDAN kalıyor. Al bakalım sana bir kaç tane aynı kütüğe kayıtlı ÇAMURDAN soy isimli kişi:

DERYA ERİKE ÇAMURDANOĞLU: Mustafa Ökkeş ve Ayşe Aysel’den olma 1957 doğumlu. Adana-kozan nüfusu.

ANİTA Deniz ÇAMURDANOĞLU: Gürkaynak ve ERİKA’dan olma. 1959. yine Adana-Kozan.

AGNES MARİA MAGDELENE ÇAMURDAN: FRANCOUİS JEAN PİERRE VE MARİE LOUİSSE CHARLOTTE ADREA’dan olma, Adana-Kozan nüfusuna kayıtlı.

Selçuk Emre ÇAMURDAN: Mehmet Cihan ve AGNES MARİE MADELEİNE’den olma 1985 doğumlu Adana-Kozan nüfusuna kayıt ettirilmiş.”

Yine beynim uyuşmuştu. Türçülük, Ülkücülüğün sembol isminin aile kökenindeki isimler içimi ‘cız’ ettirmişti. Boğazıma bir yumruk tıkanmıştı sanki. Yutkunamıyordum. İhtiyar adam anladı. Gözlüklerinin üstünden bana baktı ve ‘Bunlar daha ne ki hele bir dinle’ dedi. Devam etti:

“Aynı ailenin çocuklarının isimleri. Artık gizlenmeye bile gerek duymuyorlar:

SÜREYYA ELSA MİLLER: SAMUEL BERT, Sakine Sema’dan olma. 1986, Adana-Kozan..

RİFAT ORHAN ÇAMURDAN: Mehmet Cihan, AGNES MARİE MADELEİNE’nin çocuğu. Adana-Kozan doğumlu 1980.

SELİNA SAKİNE MİLLER: B una annesinin ismi de konmuş: SAMUEL BERT, Sakine Sema’dan olma. 1992, Adana-Kozan.

SERPİL FETTAHOĞLU’nun ailesindeki Öznur Hanım’a dikkatlice bakarsak bizi çok daha ilginç bir noktaya götürecek.

ÖZNUR FETTAHOĞLU: Mahmut nedim, Emine kızı, 1948, Osmaniye-Hasanbeyli.

Sonra küçük bir kayıt değişikliğini iyi farketmek lazım:

ÖZNUR FETTAHOĞLU: Mahmut nedim, Emine kızı, 1948, Osmaniye-Düziçi!!!

Neden düziçi? Diye soracak olursan, şimdi söyleyeceğim isim bunun cevabı olacak sanırım:

Düziçi Nufus memurluundaki FETTAHOĞLU kayıtlarında Algan soy ismi kimsenin dikkatini çekmez. BAHÇELİ’NİN annesinin yakın akrabası olan bu aileden bir isim yakında yapılacak seçimlerin kaderini belirleyen bir isimdir desem şaşırırmısın…

Şaşır o zaman bak bu kim?

TUFAN ALGAN: Ahmet ve Sultan’dan olma, 1939 Osmaniye Düziçi Nüfus müdürlüğüne kayıtlı.”

Bu tam bir şoktu. Demek TUFAN ALGAN ile DEVLET BAHÇELİ akraba idi. Hem de hiç de uzak olmayan akraba!

İhtiyar durdu, gözlüğünü çıkarıp masaya koydu, elleriyle gözünü oğuşturup:

“Şimdi söyle bakalım başka hangi ülkede, birisi siyasi parti lideri, diğeri Seçim kurulu Başkanı olan iki akraba olabilir. Üstelik bunlardan biri, Yani TUFAN ALGAN, akrabası BAHÇELİ’nin rakiplerini ekarte etti. RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE NECMETTİN ERBAKAN’IN seçim yasağı almasında akrabalık bağının hiç etkisi olmadığını kim söyleyebilir. Üstelik karar bir oy fazlasıyla alınmışken ve o fazlalık oy TUFAN ALGAN’a aitken!! Bu seçim dürüst ve namusludur denilebilir mi?”

Artık kafam karman çorman olmuştu. Duyduklarıma inanamıyordum. Allah’tan bunu kimse bilmiyor diye sevindim ilk başta.b Ama bu dürüstçe bir davranış değildi. Hem ailesindeki Ermeniler, Hıristiyanları bilmeyen biz Ülkücü Gençlik bu adamın ardından nasıl hala gidebilirdik ki?

Yaşlı adam devam etmek istedi:

“Biliyorsun Devlet BAHÇELİ’nin annesi, ÖKKEŞ ALP KIRIKKANAT’IN HALASIDIR. Bunu dün sana ayrıntılarıyla anlattım. Hadi şimdi KIRAKKANAT ailesine bir göz atalım.

KIRIKKANAT: Remzi, İlkin’den olma, 1974, Osmaniye merkez kayıtlı.

Sanem hanımı takip edelim:

SANEM GEÇER: : Remzi, İlkin’den olma, 1974, Osmaniye Merkez kayıtlı.”

“Sus artık, tek kelime duymak istemiyorum!!”

Bağırmıştım… Yaşlı adam tedirgin oldu. Bir an için ona zarar verebileceğimi düşünmüş olacak ki, sandalyeden kalkacakmış gibi doğruldu. Öyle bir niyetim olmadığını belli ettim.

“Çok sağolasın iki gündür anlattıklarında kafamdaki sisleri dağıttın” dedim emekli memura.

Beni kapıdan uğurlarken gülümseyerek:

“Tekrar gel delikanlı. Bu sefer sana DEVLET BAHÇELİ’nin annesi ile AHMET NECDET SEZER’İN karısı arasındaki ilginç zinciri anlatırım. Ermenilerin, Yadudi halkaların bulunduğu zinciri. Kimbilir Belki SEMRA SEZER KÜRÜMOĞLU’nun Ermeni olduğunu ispatlarım sana!”Yine ne saçmalıyordu bu adam, Cumhurbaşkanı’nın karısı Ermeni miydi?

Dönüp tekrar dinleyecektim ama liderimin yıkılan kişiliğinin enkazı altında ezilmişti ruhum. Soruyorum şimdi size, Ermeni dölü bebek katili terörist başı Apo ile Benim Liderim arasında nasıl bir zincir vardı ve ben ne yapmalıyım?

İYİCE DÜŞÜNÜP ARAŞTIRALIM!!

saygılar

Alıntı

2009











Alparslan Türkeş'in bağlı olduğu Arusi tarikatı ve kripto yahudiler

Alparslan Türkeş, arusilik, harun kan (Aaron kanduyati), kripto Yahudiler, ömer fevzi mardin, sabetaycılar, sabetayistlik, slider, Türkçülük akımı, yahudilik

Alparslan takma adını kullanan Kripto Yahudi Hüseyin Feyzullah Türkeş'in bağlı olduğu Arusilik, hak tarikatlardan biri olan Şazeli tarikatının koluydu. Bu tarikatı ve kollarını ele geçiren kripto Yahudiler, Arusiliği de aynı Mevlevilik gibi aslından kopardılar... Bâtıl bir ayara soktular. Sanatçı Çelik'in annesinin okuduğu sözde ihahilerle, kadın-erkek bir arada sözde zikirler yaptılar...

Arusiliğin son dönemdeki sözde şeyhlerinden Ömer Fevzi Mardin'in annesi bir Fransızdı... Türkeş'in hayatının bir çok zor anlarında Ömer Fevzi Mardin'in kritik yardımları oldu. Zaten sadece Türkeş değil bütün cemaat aynı zamanda gönüllü ajandılar. Amerika'nın CIA'i, İsrail'in Mossad'ı ve İngiliz istihbarat birimleri ile yakın bir ilişki içindeydiler...

Sadece bu bilgilerden yola çıkıp araştırdığınızda bile, Osmanlı'yı yıkanların ve yeni Türkiye Cumhuriyetini kuranların, Türkçülüğü ve Kürtçülüğü kuranların aslında hep Kripto Yahudiler ve Sabetaycılar olduğu gerçeğine ulaşmanız mümkün...

Dünya liderleri olan ülkelerin de desteklerini alarak, o ülkeleri idare eden Dünya Yahudi Konseyi'nin de desteğini alarak Türk milletini neredeyse tarihten sildiler. İslam'ı yasak edip Türkçülüğü bir din haline getirmek istediler. İslam'dan soyutlanmış bir Türkçülük gayreti içine girdiler.

Bakın; Annesi bir Fransız olan Arusi şeyhi(!)

Musanın Bozkurtları ve Alparslan Türkeş

Alparslan Türkeş, Cumhuriyet Tarihi, İsrail, Munis Tekinalp(Moiz Kohen), Türkçülük akımı, yahudilik, Ziya Gökalp

Türkeş, 1992 yılında İstanbul Balat’taki sinagogu ziyaret etmişti. Sinagogdaki dini törenden ayrılırken, Yahudi gençler kendisini ‘Başbuğ Türkeş’ tezahüratı ve ‘bozkurt selamı’ ile uğurluyordu. Türkeş, bu gençlerin kimliğini şöyle açıklıyordu: ‘‘Musa’nın Bozkurtları.’’

ALPARSLAN Türkeş, aktif siyaset yıllarında aldığı bazı kararlarla k...amuoyunu, hatta kendi siyasi tabanını dahi zaman zaman şaşırtıyordu. Nitekim, ‘Türk milliyetçiliğinin lideri’ olarak kamuoyuna sunulan Türkeş, özellikle 12 Eylül İhtilali’nden sonraki siyaset döneminde, Yahudiler ve Ermeniler ile dostluk ilişkileri kuruyor, MHP Lideri’nin bu tavrı merakla izleniyordu.

Türkler ve Yahudiler tarih boyunca hiç karşı karşıya gelmemiş, asırlar boyunca alenen bir düşmanlıkları olmamıştır. Bu yüzden tarih boyunca Türk ve Yahudi ilişkilerinin iyi analiz edilmesi gerekir. Çünkü dünya Yahudiliğinin %92'sini sonradan Musevi olan Hazar Türklerinin oluşturduğunu, Katolikliğe dönen Yahudi Benjamin Harrison Freedman ilk kez Ortadoğu ve Doğu Avrupa sorunlarının tartışıldığı konferansta ABDnin Genelkurmay Başkanlığı binası Pentagon'da alenen dile getirmiştir.

Peki Yahudilerin 19.y.y.da ortaya çıkan Türkçülük sevdasının asıl sebebi neydi? Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu öncesi ve sonrasında bir milliyetçi akım oluşturmak isteyenler Musanın Bozkurtları olmayı niçin seçmişlerdi?


Osmanlı İmparatorluğunda Türkçülük akımının doğuşunu en çok tetikleyen eser 1896 yılında Leon Cahun tarafından yazılan Asya Tarihine Giriş Türkler ve Moğollar olmuştu. Türkçülük ve Turancılık hareketine büyük ilham veren bu kitap ile ne amaçlanmıştı?

Serezli bir hahamın oğlu olan Moiz Kohen Osmanlı İmparatorluğunun içinde hızla büyüyen Türkçülük fikrinin neredeyse bayraktarlığını yapan Tekin Alp miydi?

Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında Türkçü çalışmaları ile öne çıkmış olan Armin Vambery, Yahudi kökenli bir Macar mıydı?

MHP eski genel başkanı Alparslan Türkeş Ahrida Sinagogunda ki Yahudi gençlere niçin Musanın Bozkurtları dedi?

Görünüşte Müslüman, gerçekte Musevi olduğu savunulan Ahmet Vefik Paşa ve Türk Milliyetçiliğinin bayraktarlığını üstlenen aynı zamanda Kürt Yahudi Dönmesi olduğu iddia edilen Ziya Gökalp gerçek birer Türkçü müydü?

Ziya Gökalpin Kürtçülüğün Esasları isimli bir kitabı var mıydı?

Eski ve Yeni Türkler eserinin yazarı olan ve düşünceleriyle Atatürkü de etkileyen Mustafa Celaleddin Paşa Polanya Yahudisi miydi?

Türk milliyetçisi olması ile övünen Avram Galanti Üç Türkiye Başkanı ve Yahudiler çalışmasında neleri açığa çıkarıyordu?

Vatandaş Türkçe Konuş kampanyasını başlatan Yahudi Türkçü kimdi?

İsrail Devletini kuranlar ve yönetenlerin kökenleri Hazar Türklerine mi dayanıyordu?

Bütün bu soruların cevapların ancak kitap hacminde yayınlarla anlatılabilecek olduğundan bloğumuzun bütün
takipçilerine Yazar Ahmet Almaz'ın Musa'nın Bozkurtları isimli kitabını tavsiye ediyoruz...

"Musa'nın Bozkurtları" kitabı Yahudi Türk ilişkilerini masaya yatırırken tarihin satır aralarına gizlenmiş ve bu topraklardaki milliyetçilik kavramını tetiklemiş Yahudi asıllı Türkçüleri ve çalışmalarını gün yüzüne çıkarıyor.

Müslüman Türk milliyetçileri Ermeni ve MİT ajanı olan Devlet Bahçeli'yi başlarından atmalıdır.


devlet bahçeli, Ermeni Sorunu, içimizdeki ermenistan, kripto Ermeniler, masonluk, mhp milliyetçi hareket partisi, pakraduniler


DEVLET BAHÇELİ ERMENİ VE MİT AJANI MI?

Bahçeli bu sorulara yıllardır susuyor! İşte rakibi Ahmet Reyiz Yılmaz'dan Bahçeli'ye BOMBA SORULAR;


BÜYÜK OYUN

"Bu Ülkede 1980 öncesi Ermeniler diplomat katlediyor otomobil patlatıyordu,1980 sonrası ise Ermeniler PKK çatısı altında dağda çeteleşirken bir taraftan da siyasi partiler içerisine sızarak siyasi yapılanmalarını tamamladılar. Gelinen süreç 3 sacayağı olan ve neticesi, Doğunun kopartılması ve Türk milletinden alınmaya çalışılan iğrenç intikam planı olarak ortaya çıkmaktadır.

Milletim üzerinde derin ve büyük oyunlar oynanıyor. Türk Milliyetçileri lider kadrosu başta olmak üzere her şeyi sorgulamak zorundadır. Soru sorma ve şüpheleri giderme Müslüman Türk Milletinin birinci meziyeti olmalıdır.

İŞTE BAHÇELİ'Yİ YAKACAK SORULAR 



3 Hilal altında bir tek şüphe kalmayıncaya ve cevapları alınıncaya kadar iki elim yakanızdadır. Suçlamak için değil Milletimin gerçekleri öğrenmesi için lütfen bu altı soruya cevap verin;

1-) Hakkınızda MİT Görevlisi olduğunuz yönünde bizzat Başbuğ Alparslan Türkeş Tarafından kaleme alınmış internet ortamında bulunan bir yazı var. Bunun doğruluk derecesi nedir? Söylendiği gibi sivil bir siyasi misiniz? Yoksa Mit personeli misiniz? MİT ilişkiniz doğru ise Müslüman Türk Milliyetçiliğinin sancağı olan 3 Hilal çatısı olan MHP‘deki göreviniz nedir ?

2-) Size yakın, aynı bölgeden olan Abdullah Öcalan ve DTP milletvekilleri ile bazı DTP Belediye başkanlarının da Ermeni kökenli olduğu biliniyor. Tapu kayıtları da bunu doğruluyor. Kürt sorunu oluşturmak isteyenlerin Ermeni asıllı olduklarını neden hiç vurgulamadınız?

3-) Liseyi okuduğunuz İstanbul Emirgan Akgün ve Ata kolejlerinde sınıfınız da Ermeni öğrenciler var mıydı? O dönemden tanınan sima sınıf arkadaşlarınız kimlerdi? Hiç Ermeni akrabanız var mı?

4-) Büyük annenizin Ermeni olduğu doğru mu?

5) Ben size muhalefete başlamadan önce Çin’ de DTP ile göbek atmayı hoş karşılayıp Sözde Kürt Açılımına Milliyetçileri hazırlarken şimdi bu ani dönüşünüzün benim Muhalefetimle bir alakası var mı? Parti içi muhalefet olmasaydı Kürt açılımına aynı tepkiyi koyacak mıydınız? Öcalan ve DTP gibi Ermeni dönmeleri olduğu bilinen bir çok kişi MHP'nin başındaki sizi neden şans olarak görüyorlar?

6-) İl Kongrelerinde koştuğunuz gibi Şehit cenazelerine neden gitmiyorsunuz? Diyarbakır il başkanlığının tabelasını indirip neden kapattınız. Doğudan gelen İl ve İlçe teşkilatı kurma taleplerini neden kabul etmiyorsunuz? 12 yıl sonunda Doğudan MHP’nin tamamen çekilip meydanın soyu Ermeni olan bölücü Kürt propaganda liderlerine bırakılması planlı bir çekilmemi? Yoksa gaflet mi?

Bu sorulara cevap vereceksiniz. Kaçarak ve susarak değil. Kafaları temizleyecek şüpheleri giderecek şekilde cevap vereceksiniz. Cevapsız soru kalmayıncaya kadar Milletim adına iki elim yakanızdadır.

Müslüman Türk Milliyetçileri sözümü iyi dinleyin,
Türk şüpheci olacak ve sorgulayacak. Bu bilimsellikle doğruya ulaşmanın en güzel yoludur. Bu yol Peygamberin sünnetidir. Beni de sorgulayın. Sizi yönetmeye aday olanları bir kere değil bin kere sorgulayın ki kirli hileli hiçbir oyun kalmasın.

Müslüman uyanık ve diri olacak. Tıpkı peygamberin Mümin kişiyi tarif ettiği gibi,

‘Mümin O kişidir ki, bir kere sokulduğu yılan deliğinde ikinci kere sokulmayandır.’

Şimdi benimle beraber bu sorulara cevap isteyin. Ve sizleri yönetmeye aday olanları sorgulayın.

Basın/2009

Türkeş, ABD Büyükelçiliğine tank dayayarak darbe parası istedi.

Adnan Menderes, Alparslan Türkeş, Cumhuriyet Tarihi, darbeler, slider, yahudilik, Yakın Tarih

ALPARSLAN TÜRKEŞ (Gerçek adı ile Hüseyin Feyzullah), ABD Büyükelçiliği'ne TANK DAYADI ve Darbe için para istedi.

ABD'li emekli bir generalin aktardığına göre, 27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından Alparslan Türkeş ABD Büyükelçiliği'ne tank dayayıp para istemiş. İşte Ardan Zentürk'ün kaleminden emekli generalin hatırası...

1999 yılının sonbahar günleri, Washington, her zamanki gibi güzeldi... Bir kente sonbahar yakışır mı... Mesela benim göz nurum İstanbul, ilkbahar ile güzelleşen bir kenttir... Washington’ a da sonbahar yakışır...

Kuşkusuz, kentin Beyaz Saray’a yakın bir bölgesinde bulunan ve kurulduğu günden beri savaşı eksik olmamış bir ülke olarak tüm savaşların da anılarını duvarlarında sergileyen ‘Emekli Askerler Kulübü’nün bir masasında oturan hayli yaşlı fakat bir o kadar da dinç kişi, bana, bugüne kadar yazmadığım bir anısını aktarıyordu...

Fred Haynes...

İkinci Dünya Savaşı’nda ünlü Okinawa adasına çıkan deniz piyadelerinin en ön saflarında yer alan iyi bir asker... Kore Savaşı’nda Türk Tugayı’nın inanılmaz kahramanlıklarına şahit olmuş ve Türkiye ile gönül bağını o yıllarda kurmuş emekli bir Amerikalı general...

Bir de... 1950’li yıllarda, yani Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti’nin ülkeyi tek başına taşıdığı günlerde Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nde askeri ataşe olarak görev yapmış bir isim...

Washington’daki ‘askeri kulüpte’ bir yandan yemeğimizi yerken, diğer yandan, Amerikan-Türk Dostluk Konseyi Başkanı olarak geçmişin ilginç labirentlerine girmeyi tercih etmişti:

‘Menderes ile son konuşmamızı çok iyi hatırlıyorum. Büyükelçi ile birlikte gitmiştik. Kendisinden çok emin bir ifadesi vardı. Oysa bizim elimizdeki raporlar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin alt kadrolarının çok hareketli olduğu, hatta, başbakanın evlilik dışı hayatının bile kurmaylar arasında sohbet konusu yapıldığı yönündeydi. Bunu, büyükelçinin yanında kendisine aktardım, siyasi olduğu kadar özel yaşamından kaynaklanan bazı iddiaların ileride büyütülerek kendisinin hırpalanacağını ifade ettim...Biraz durgunlaştı ama üzerinde durmamayı tercih etti...’

TÜRKEŞ: İHTİLALİN PARASI YOK...

Fred Haynes, bu girizgahın devamında Türk tarihi açısından önemli bir dönüm noktasındaki rolünü de aktarmaktan çekinmemişti:

‘Neyse... İhtilal oldu... Biz, bütün personelimiz ve ailelerimizle büyükelçilik binasındaydık. Ön güvenlikte görevli deniz piyadeleri, bir Türk tankının elçilik dış kapısına dayandığını ve üzerindeki albayın bizden biriyle mutlaka görüşmek istediğini bildirdiler. Askeri ataşe olarak görüşmekle ben görevlendirildim. Gittim. Gerçekten de büyükelçiliğin Atatürk Bulvarı’na bakan tarafındaki kapısına dayanan bir Türk tankının namlusu, bahçemize kadar girmişti ve üstünde son derece sert görünümlü bir Türk albayı bulunuyordu. Kapıya yanaşınca albaya selam verip kendimi tanıttı, o da tanktan aşağıya atlayıp kendini tanıttı: Albay Türkeş!..

Ne istediğini sorduğumda son derece düzgün bir ifadeyle, yıkılan hükümetin devletin kasasında bir tek dolar bile bırakmadığını, acil para bulunmazsa devletin işini yapamayıp, memur maaşlarını bile ödeyemeyecek duruma geleceğini ve ihtilalin parasızlık nedeniyle daha başlamadan biteceğini söyledi. İsteği, benim, kendisiyle başbakanlığa gitmem, oradaki kriptolu teleksten Washington ile temas kurarak, ihtilalin acil ihtiyacı olan 50 milyon dolarlık transferin gerçekleşmesini sağlamamdı.

Büyükelçi izin verdi, Türkeş’le birlikte başbakanlığa geçtik, ben teleksi ilettim, sonra Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’ndakilerin saat farkı nedeniyle uyanıp işlerinin başına gelmelerini beklemeye başladık. Saatler sürdü bu ve çok sıkıntılı bir bekleyişten sonra teleksten, istenilen paranın Türkiye’ye transferin yapılacağı bildirildi.

Albay Alpaslan Türkeş çocuklar gibi sevinmişti... O günden sonra Türkeş’le ne zaman karşılaşsam, 27 Mayıs’ta olduğu gibi selamlaşırım...’

Fred Haynes’in anlattıkları bunlar...

Bugün, Türk siyasi yaşamının ilk darbesinin yıldönümü...

Türkiye, bir darbe sonucu idam ettiği üç önemli politikacısının ağırlığını hep hissetti... Bu idamlara karşı intikam için darağacına yollanan ‘üç fidanının’ acısını da içinden atamadı...

Yarım asır... Anılar kendisinden sonra gelen bütün kuşakları esir alıyor...

Ardan Zentürk
Star gazetesi

Bu güne değin en çok tıklanılanlar